Merak ediyorum

Son zamanlarda Trabzon’ da ki lüks ve yeni araba sayısında epey artış olduğunu düşünüyorum, görüyorum. Özellikle 61 plakalı lüks Mercedes ler gerçekten ilgilimi çekiyor. Eskiden bu arabalara futbolcu tayfası binerdi ve ayda yılda bir görürdük. Şimdilerde ise sayıları epey bir arttı.

Merak ediyorum acaba şehirde bir üretim mi başladı diye? Belkide bir yerlere fabrika yada benzeri büyük ölçekli bir üretim hane kuruldu da benim haberim yok, evden nadir çıkıyorumya o bakımdan.. Şehirde inşaattan başka bir aksiyon var mı?

Geçen gün KTÜ de 2 tur attık orada ki hoca tayfasınında arabaları baya güzeldi, Allah daha çok versin gözümüz yok fakat sürekli ağladıkları maaşla bu işi nasıl becerebiliyorlar insan gerçekten hayret ediyor. Haaa özür dilerim belkide sevgili ve saygılı değerli proflarımız yaptıkları çalışmalar ile bir birinden değerli patentlere sahiptirler ve bunu bizden mütevazilik yapıp saklıyorlardır. (Ya o değilde aklıma geçen gün başkanım dediği olay geldi. “Kitabın yazarı İngilizce biliyordur.” yok ebesi :/ merak ettim, acaba okuma da biliyor muymuş?)

Sahi bizim şehrin geçim kaynağı ne? Hani ilkokulda anlatmışlardıya, bilmem nerenin başlıca geçim kaynakları şunlardır diye, işte onu soruyorum, bizim ki ne?

Neyse ya epeydir aklımdaydı paylaşayım dedim..

Olayı neydi ki?

Epey zaman önce Twitter Türkçe olursa siz o zaman şenliği görün diyordum, şimdilerde garibim “trending topic” in hali ortada. Gerçi bu durumu ön görmek için müneccim olmaya gerek yok.

Neyse, şimdi sırada instagram var. Ben oldum olası instagram’ ı ayrı seviyorum, çok uzun zamandır da “amacı çerçevesinde” kullanıyorum, kullanmaya çalışıyorum. İlk önce kafam kadar fotoğraf makinesiyle çektiği fotoğrafları ekleyen bir kesim çıktı ortaya, sonrasında diğer ağlardan aldıkları özlü sözleri vb.. şeyleri paylaşan bir kesim çıktı ki buraya kadar kısmen tahammül edilebilirdi. Şimdilerde 3. parti uygulamalarla resmi sığdırmak için yeniden boyutlandırıp, sağında solunca kocaman siyah yada beyaz artık her neyse boşluklar olan fotolar görmeye başladık. Artık takibi bırakmakta söz konusu değil çünkü akış kalmayacak. Konuya medya altına girilen reklam yorumlarını dahil etmiyorum.

Sonuç olarak instagram ın bir estetiği vardı ama artık yok. Bir süre sonra zaten ipin ucu kaçacak ve “arkadaş burası ne işe yarıyordu?” diye soracağız. Gerçi içeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulduğu tüm platformlarda bu problem olacaktır ve sanırım işin sonunu da bu kontrolsüzlük getirecek.

Konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm süper bir Matrix sahnesi ile veda ediyorum..

“çok hevesliyim fakat öğrenemiyorum”

Eminim heveslisindir kardeşim fakat birine aşık olduğunda götünü yırttığından en az 10 kat daha fazla yırtılman, yorulman ve bunu beyninle yapman gerekli. Heves dediğin şey;

  1. Bu işte iyi para var,
  2. Akşama kadar oturularak yapılıyor,
  3. Popüler ve havalı,
  4. İyi iş düşürürsen evden bile çalışabiliyorsun..

Maddelerinin toplamıysa buna biz heves demiyoruz, buna tembellik, kolay yolu seçme, dostlar alışverişte görsün diyoruz. Heves dediğimiz şey;

  1. Ekranda bir harfi görebilmek için günlerce deliler gibi denemeler yapmaktır,
  2. Kızın elini ilk tuttuğunda ki adrenalini – heyecanı, istediğin şeyi ekranda her gördüğünde hissetmektir,
  3. Uyuyamamaktır,
  4. Öyle bir kapılmak ki, açlıktan kimse ölmemiş bu öğünü yemesem ölmem herhalde deyip ara vermemektir,
  5. En sevdiğin arkadaşlarına söz vermene rağmen yaptığın aleti arkadaşlarına tercih etmektir,
  6. Odan soğuktur, götün donmuştur, artık parmaklarını hissetmiyorsundur ama son bir tıkı denemektir,
  7. Ertesi gün öğretmen azına edecektir ama okuldan kaçarsın, aklındaki soru işaretlerini gidermek için amaçsızca bir şeyler yaparsın,
  8. Belkide hiç çalışmayacaktır yaptığın, belkide beceremeyeceksindir buna rağmen kanırta kanırta abanmaktır,
  9. Kaynak kimin umurunda, gerekirse tüm ihtimalleri tek tek sonuç alana kadar denemektir,
  10. Yıllarca uğraşıp ortaya hiç birşey çıkartamamaktır ama durmamaktır..

Uzun lafın kısası kardeşim, berberlik en güzel meslektir.

Asp.Net MVC’ ye Giriş – View

İlk yazıda View’ ın ne olduğundan bahsetmiştim, Controller dan gelen Modeli alıp gösteriyor, yani html kodlarımızı buraya yazıyoruz, hepsi bu kadar. Üzerinde hiç yük olmayan daha doğrusu üzerinde en az lojik bulunan katman burası, zaten hatırlarsanız MVC deki temel amaçlardan birisi buydu. View’ in içinde karman çorman döngülerden, veritabanı bağlantılarından, iflerden ve benzeri kodlardan kurtuluyoruz. Viev in içindeki kodlardan yüzde yüz  kurtulmak mümkün değil, sonuçta bir şeyleri göstermek için bir şeyler yazmanız gerekiyor. Okumaya devam et Asp.Net MVC’ ye Giriş – View

Asp.Net MVC’ ye Giriş – Controller ve Routing

Lafı uzatmadan konuya giriyorum. Önce boş bir Asp.Net Mvc projesi açıyoruz. Unutmadan, benim bilgisayarımda Mvc4 yüklü fakat şu anda ki en yeni versiyon Mvc5. Bu versiyon farkı bahsedeceğimiz konuyu etkilemiyor.asp.net-mvc-giris-figure1Projemizi oluşturduktan sonra Solution Explorer da (Şekil 3) Model, View ve Controller adında 3 farklı klasör görüyoruz. Bunlar bir önceki yazıda bahsettiğim düzeni sağlamak için ilgili yapının dosyalarını barındıracaklar. Hemen şunu da belirteyim elimden geldiğince konuyu küçük parçalar halinde anlatmaya çalışacağım. Bu sayede olayı kavramak çok daha basit olacaktır diye düşünüyorum ;) Okumaya devam et Asp.Net MVC’ ye Giriş – Controller ve Routing

MVC Nedir?

Mvc (Model, View, Controller) yazılım geliştirirken kullanılan mimari desendir. Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor, bu bir tasarım desendir (design pattern) ve hiç bir platformun yada dilin babasının malı değildir. Bunu şundan söylüyorum; adam diyor ki ben asp.net mvc biliyorum, mvc nin bir desen olduğundan haberi yok, sanki Microsoft un bir icadı, mekanızmasıymış gibi ifade ediyor ve bu çok yanlış.

Php, javascript, python, java, asp.net yada her neyse hepsinde ki mvc deseni aynıdır. Bu yaklaşım aslında epey eski fakat web dünyasındaki gelişmeler daha doğrusu artık işin web sitesinden çıkıp web uygulaması haline gelmesi, klasik web geliştirme yöntemlerinin yetersiz kalmasına sebep oldu. Eskiden 1-2 kişi ile yapılan geliştirmeler şimdilerde koca koca ekiplerin geliştirdiği şeylere dönüştü, neylere? işlere.. Hal böyle olunca yeni birinin projeye dahil edilmesinden tutunda, yazılan kodun test edilebilmesine kadar bin türlü yeni hikaye çıktı ortaya.
Okumaya devam et MVC Nedir?

Nerede kalmıştık?

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba, epey zamandır buraya teknik – taktik içeren yazılar yazmıyordum. Düşündüm taşındım tekrar sahalara geri dönmeye karar verdim. İnşallah süreklilik arz eden bir seri yakalayıp uzunca bir zaman yazılara devam edebilirim.

.Net in yerli kaynak ve topluluk anlamında ezelinden beri ciddi eksikleri olduğunu düşünüyorum, bir kaç kişinin haricinde de kimsenin elini taşın altına koymadığı bir gerçek. Özellikle kitaplarda ve kurslarda .net in (asp.net, windows form) “toolbox dan tutup şura bırakıyoruz. gridview kontrolüne sağ tıklayıp, db yi bağlıyoruz..” şeklinde anlatılması, özellikle web tarafında ciddi anlamda kavram kargaşalarına, neyin nasıl olduğunun – çalıştığının anlaşılmamasına sebep oluyor. Bu şekilde bu işleri öğrenenlerin yaptıkları işlerde maalesef çok dan da çok kötü oluyor. Çok temel bilgi eksikliği sebebiyle de ekosistem ciddi anlamda zarar görüyor. (puahahahahahahah ne cümle kurdum arkadaş, ama böyle ekosistem önemli)

Bu döngüyü kırmaya geldim lan.. demek istiyor insan fakat böyle bir durum söz konusu değil :) Elimden geldiği kadar, çok derinlere inmeden, bu işlere ilgi duyan herkesin anlayabileceği şekilde çeşitli konularda (asp.net mvc, javascript, nosql, less, trickler, vb..) yazılar yazacağım.

Yazmak istediğim şeyler aslında daha çok nasıl yapılır, ne işe yarar, yeni çıkan aletlerle, güncellemelerle ilgili yorumlarım şeklinde olacak. Ek olarak şuradan yazmamı istediğiniz konuları iletebilirsiniz. Şimdi gidip güzel bir tema ayarlıyorum, en kısa zamanda da ilk yazıyı yazıyorum.

Bu Masalda Peri Yok Podcasti

Bilmeyenler için podcastin tanımı şurada yazıyor. Son bir kaç aydır Emre abiyle düzenli olarak hafta sonları 2-3 saat takılıp muhabbet ediyorduk. Ya o değilde abi biz neden daha önceleri hiç takılmıyorduk? :) Neyse, Fehmi abinin Çikolatalı Akan Kek podcastine konuk olduğumuz (bölüm 3 / 1 bölüm 3 / 2) ve evden çalışmak üzerine konuştuğumuz gün gaza geldik ve bizde sohbetlerimizi kayıt altına almaya karar verdik ve adına Bu Masalda Peri Yok dedik. Unutmadan iTunes dan da yayın yapıyoruz, şuradan abone olabilirsiniz. Birde Serdar Kuzuloğlu’ nun şurada konuyla ilgili çok güzel bir yazısı var.

Neden podcast?

  • Zaten konuşuyorduk, azcık küfürleri filtreleyip kaydediyoruz ve insanlar çalışırken, seyahat ederken zahmetsizce dinleyebiliyor.
  • Çünkü blog yazmak, hem çok zor – zahmetli hemde bazı konularda özellikle teknik olmayan konularda yetersiz kalıyor.
  • Konuşmak insanı deşarj ediyor, yazmak geriyor. Sebebi ise, yazarken daha fazla düşünüyor insan aleti. En azından bende öyle.
  • Konuşmak bence daha samimi, lafı bile var “insanlar konuşa konuşa anlaşır”
  • Akşama kadar bilgisayar ekranına bakara kod yada tasarım yapıyoruz, al taraftan güzelce dinlenebiliyor fakat yazı okunamay.
  • Konuşma anlık değişkenlik gösterdiği için her an bir sürpriz olma ihtimali var. Sürpriz dediğim espri, küfür, misafir, konudan alakasız bir konuya atlama etc..
  • Konuk alabiliyorsun, bu bile başlı başına bir güzellik bence ve sırf bunun için podcast.
  • Akşama kadar zaten kod vb.. yazıyoruz az da konuşalım dimi?

İşte bu yüzden :)

Üzüntü paradoksu

Elimden geldiğince sadece beni – bizi ilgilendiren sıkıntıları, problemleri vs.. kimseyle paylaşmam ki herkesin zaten derdi var birde insanları ben bunaltmayayım diye.. Kendi problemlerimden çok karşımda ki insanın problemini takıyorum, uykusuz kaldığım çok oluyor.

Bazen aldığınız çok güzel bir haber zaman içinde aldığınız başka bir haberle yerini derin bir üzüntüye, yıkıntıya bırakıyor. İlgili süreci takip eden herkesle de paylaşıyorsunuz bu durumu. Durumu içinizde ne kadar frenlemeye, dışarıya yansıtmamaya çalışsanızda başaramıyorsunuz. Şaka lan ben başarıyorum, zaman zaman da söylüyorum çok iyi içime atarım diye, öyle bir atarım ki ben bile içimi unuturum..

İnsanların çoğuda üzülür verdiğiniz habere, ses tonları, bakışları, yaklaşımları değişir.. Bu sefer bende onların durumuna üzülürüm, epey bir zaman bu paradoks devam eder taaki başka güzel haberler alana kadar.

Madem bu bir paradoks neden durumun sonu var? Sanane lan, benim paradoksum böyle çalışıyor.