Aklım var ama fikrim yok

Hemen hemen her şehrin, her mahallenin bir delisi, deli demek yanlış olabilir yandım akıllısı vardır diyelim. Her birininde çok enteresan hikayesi vardır. Bazen, problemli olan onlar mı yoksa biz miyiz diye sordururlar bize..

Çok sevdiğim bir insan olan Ali Kemal abim bir gün bir şey anlatmıştı..

Bir gün kahvede kağıt oynuyorlarmış, mahallelerinde ki yandım akıllı insan kahveden içeri girmiş ve bunları izlemeye başlamış. Kolay kolay konuşmazmış, durmuş durmuş durmuş ve demiş ki, “aslında benim aklım var ama fikrim yok, bu yüzden konuşmuyorum.” Ali Kemal abim diyor ki donduk kaldık, kimse çıtını çıkartamadı..

Bu olayı, bazı olaylar karşısında sürekli  hatırlarım ve insanlarla paylaşırım.

Günümüzde sosyal ağlar diye bir gerçek var. Eskiden bilgisayar alan insanlar msn messenger için bilgisayar alırdı, şimdilerde ise sosyal ağlar için telefon alır oldular, olduk. Durum böyle olunca, üretilen bilginin kalitesi ve olaylar karşısında ki tepkiler garip bir durum aldı.

Sosyal ağlar, aklı olup da fikri olmayan insanlar için bulunmaz bir ortam durumunda. Nede olsa akarı yok, tutarı yok, özellikle Twitter’ da yazıyorsun ve bir süre sonra kayboluyor. Hâl böyle olunca, mermiler 20 yıldır haznede beklediğinden, taramalı tüfek edasıyla atışa geçiliyor. Ona da laf sokayım buna da laf sokayım, dur birde şuradan da koyayım derken işin cılkı çıkıyor.

Bu yazıyı yazmama sebep olan olay ise son yaşanan internet yasakları ve Vimeo ya erişimin yasaklanması. Yasak doğrudur yanlıştır ayrı konu. Gözlemlediğim kadarıyla hayatında ilk kez Vimeo’ yu duymasına rağmen, sanki sabahtan akşama kadar bu siteden faydalanan, ticari ilişkileri varmış edesıyla yakınan insanların varlığıydı. Bu, bir şey olsada tepki versem hastalığının adı nedir bilmiyorum ama her geçen gün daha da can sıkıcı bir hâl alıyor. Sosyal ağlarda ki bilgi kirliliğinin en büyük sebebinin de bu durum olduğunu düşünüyorum. Bende yazayım, beni de takip edin, bir hesap yetmez 3 tane daha açayım, la parayla takipçi almak neyin kafası?

Sonuç olarak, her geçen gün internet neresinden bakarsanız bakın çöplüğe dönüyor. Ben ne anlatıyorum arkadaş, koskoca dünyanın anasını belledik lan biz, internet nedir, internet kim lan :D Allah Google’ a güç kuvvet versin. Böyle giderse sonuçlarında ki kaliteyi mumla arayacağız. Yada aradığımız sonuçların içinde arama yapan şeyin içinde arama yapan diye giden saçma sapan bir döngüde boğulup gideceğiz.

Aslında konuyla çok alakası yok ama yazayımda içimde kalmasın. Bazı sivri zekalı insanlar var, kaba tabirle zevki işlerin döndüğü ağlardan takibi bırakıyorlar fakat iş için olan, yeri geldiğinde referans niteliği taşıyacak ağlardan takipten çıkmıyorlar. La ne manyak adamsınız, size neremle güldüğümü çok iyi biliyorsunuz. 100 yaşına gittiniz halen daha yağmurlardan bahsediyorsunuz bırakın bu ayakları ve yağdıra biliyorsanız yağmuru yağdırın. Ha birde sürekli yüzümün güldüğüne bakmayın, bir kulağımın arkası var gıdıklanmayan.

Neyse ya dünya düz, yer çekimi yok, aya kimse gitmedi öptüm bye ^_^

Anasını sattığım durumun başlığı bile yok

İsim verince mahkemeye veriyorlarmış, bu yüzden bir birinden gerizekalı iki kardeş şeklinde bahsedeceğim malum kişilerden.

Kimdirler, nedirler bilmiyorum, bildiğim tek şey bariz bir şekilde fahişe oldukları halde, sürekli manşete çıkmayı başaran sex işçileri oldukları. Okuma ve yazma bildiklerini bile sanmıyorum. Bu yazıyı neden yazıyorum onuda bilmiyorum ama yazmam gerekiyor. Arkadaş bu denli ileri seviye mal olmalarına rağmen nasıl oluyor da kendilerine basında yer buluyorlar aklım almıyor. Bu insanlar için özelliksiz diyemiyorum çünkü ayıp olur. Belli ki çok farklı ve fantastik, bizim göremediğimiz özellikleri var. Gerçi paramız olsa bizimde bu özellikleri görme ve faydalanma şansımız olabilir.

Yeri gelmişken birde bunların tek tabanca modelleri var. Onlar içinde şunu söylerim hep “Bizim çömlekçi de bunlardan çok daha bilgili, eğitimli ve işlerini saygılı olanları vardı.” Vardı diyorum çünkü toplayıp ülkelerine gönderdiler, hemde eski bir otobüse tıka basa doldurarak :(

Rizeli’ ye sormuşlar, “kanadı var uçamaz, peteği var bal yatmaz nedir?” diye. Rizeli’ de demiş ki bu ne acayip arı arkadaş :|

Kargo, önem taşır. Hı hı eminim öyledir.

Koca koca reklamlar, uçaklar, Çin deki bilmem ne firmasıyla anlaşmalar, televizyonlar vs.. Kargo İstanbul’ dan Trabzon’ a 1-2 günde gelir, 3-5 günde de size ulaşır. Şehir çok böyük olduğuuuu içüüüüün, normal aslında.. Ne zaman kargo beklesem problem oluyor arkadaş.

En son yaşadığım ise problem değil, resmen gerizekalı yerine koyulmak. Telefonuma bir mesaj geldi, “Kurye gelmiş fakat evde yokmuşuz, bu yüzden kargo şubeye geri gitmiş, benim gidip almam gerekiyormuş.” Bilen bilir, evden dışarı pazar günleri haricinde çıktığım nadir rastlanan bir durumdur. Ama ne hikmetse kurye arkadaş gelmiş ama kimse yokmuş. Neyse, önce şubeyi 100 kere aradım ama kimse telefonu açmadı. Bölge müdürlüğünü arayıp şubeye ulaşamıyorum deyince, tekrar arayın şimdi açarlar gibi anlamsız bir diyalog yaşadım. Neyse tekrar aradım şubeyi, mucizevi bir şekilde telefon açıldı. Dedim böyle bir mesaj geldi ama eve gelen giden olmadı. Yok işte arkadaşı gelmiş falan filan hikaye anlatıyor. Bir dk. dedi, güya arkadaşına sordu, evet evet gelmiş bulamamış sizi evde deyince, olayın ciddiyetsizliği anlaşılmış oldum. Unutmadan, birde yeniden kargoyu teslime etmek için kurye gelirse benden kurye ücreti alacaklarmış. Lan oğlum senin işin zaten bana bu boku teslim etmek değil mi? Bu neyin kafasıdır? İyi anasını satayım, kurye bey gitmesin gittim desin, milletten 2. kez kargo parası alın, pehhhh. Yine insanlığımı koruyarak, hayır hanım efendiğiciğim nokta kom kimse gelmedi deyince, bana sormaz mı evinizi tarif edebilir misiniz diye. Neyini tarif edeyim, balkonu var camı var deyip kapattım. Karadeniz bölge müdürlüğünü arayıp durumu anlattım, güya dinlediler ve biz size döneceğiz dediler ama dönmediler, tekrar aradığımda telesekreterin “ayyy sorrry, mesai bitti” mesajıyla karşılaştım. 2. kez kafa buldular benle :( Ertesi gün bölge müdürlüğünü tekrar aradığımda, yine lütfen bekleyin deyip beklettiler ve perşembe günü teslim edilecek denildi.

Uzatmayayım şubeye gidip kendim aldım kargoyu. Şube dediğime bakmayın, çalışanların durumuna üzüldüm arkadaş. Resmen tek kelime etmeden kargomu alıp çıktım. Koca koca firmalar insanları bu şekilde çalıştırıyorsa yaşanan her şey normal, hatta az bile geldi gözüme.. Elektrikle ısınmaya çalışan 5-6 kişi ki muhtemelen 30 kişilik iş yapmaya çalışıyorlar, ısıtıcılardan dolayı atan sigorta, yeniden başlayan bilgisayarlar – fotokopi aletleri, soğuk, hıldır hışır, pis bir ortam vb..

Ben bu durumu x kargoyla yaşadım ama diğerlerinde de durumlar 3 aşağı 5 yukarı aynı. En altta köle sistemiyle çalıştırılan insanlar ve kaçınılmaz hizmet dandikliği.

Zor tostum zor, gerçekten anlamak zor.

İçime atacağıma buraya atayım dedim. Bugün Webrazzi, Webrazzi Ödülleri 2013 ü duyurdu. Oy vermek için giriş yaptım fakat kategoriler altında gördüğüm isimler beni çok şaşırttı.

Yılın web girişimi:

  • sahibinden.com
  • gittigidiyor.com
  • yemeksepeti.com
  • hepsiburada.com

Bunları gördükten sonra pencereyi kapattım çünkü aşağıda ki listelerde Sina Afra, Nevzat Aydın vb.. diğer insanların olduğu çok açıktı. Bu insanlar ve firmalar zaten kafam kadar marka olmuş, alanlarında ülkenin en büyükleri durumundayken nasıl oluyorda yılın web girişimi yada her neyse olabiliyorlar? Bla bla bla bunları kullanıcılar seçti, hı hı  ülke interneti, girişim, öptüm bye..

Google 2 Adımlı doğrulama ve uygulamaya özel şifre meselesi

Eğer Google hesabınızın güvenlik seviyesi 2 Adımlı Doğrulama olarak ayarlanmış ise, hesabınızı farklı cihazlarda daha doğrusu farklı uygulamalarda kullanmak için normal şifrenizi değil, oluşturacağınız uygulamaya özel yeni şifreyi kullanmanız gerekiyor. Bu işlemi yapmak için https://accounts.google.com/b/0/IssuedAuthSubTokens adresine gidip, en altta bulunan Uygulamaya özel şifreler formunda ki yönergeleri izlemeniz yeterli. Sonrasında buradan alacağınız şifre ile istediğiniz yere hesabınızı ekleyebilirsiniz.

Bu yazıyı neden yazdım?

Yerli ve yabancı kaynakların çoğunda gördüğüm kadarıyla, bu bir problem olarak gösterilmiş ve güvenlik seviyesinin düşürülmesinden bahsediliyor. Siz siz olun güvenlikten taviz vermeyin.

Ne çektin be Trabzon?

Trabzon denilince akla ilk Trabzonspor gelir. Bu durumdan da kimse şikayetçi değildir, aksine gurur ve onur duyduğumuz bir durumdur. Şehir adeta Trabzonspor ile yatar Trabzonspor ile kalkar. Takım yenilince o hafta buruk, takım kazanınca da mutlu mesut geçer.

Bu yazıda, “Bir takımın, büyük bir şehrin önüne geçmesi neden istenir?” sorusunu, evden neredeyse çıkmayan biri olarak, gözlemlediğim kadarını yazacağım.

Lafı hiç uzatacak değilim, son zamanlarda Trabzonspor maçlarına olan ilgiden bahsediliyorya konuya buradan gireyim.

İstediği kadar ziyaretçisi, okuyucusu olsun benim gözümde medya ile alakası olmayan, kendi tabirimle yersiz medya, içeriğinin %90′ nını Trabzonspor üzerinden üretiyor, aslında üretim demek yanlış olur, Trabzonspor ile ilgili bir şeyler yazıyorlar.

Ligin en erken ve ters zamanlarında maç yapan tek takımı biziz. Maraton tribününde (üzeri komple açık) donuna kadar ıslanan, ciğerlerine kadar donan taraftar, yağmurda çoluğu çocuğuyla maça neden ve nasıl gelsin? Çevrede ki kömür dumanı nasıl da sahanın içine çöküyor değil mi? İnsanların cebinde bilet alabilecek parası var mı?

Hiç bu basit ve herkesin gördüğü, bildiği konular ile ilgili bir haber gören, duyan oldu mu? Üstelik bu problemler çok uzun zamandır var. Özellikle o kömür meselesi şehrin bir çok kısmı için hayati bir konu. Benim bildiğim habercilik bu tip problemler çözülene kadar üzerine gitmektir, defalarca haberini yapmaktır.

La tamam, Trabzonspor ilham kaynağınız kabul ediyorum, 61. dakika şovuna ne oldu? Böylesine bariz bir konuda mı ilginizi çekmedi?

Aslında bilen biliyor ki, Trabzonspor’ un gerçek anlamda başarısı, gerçek taraftar haricinde Allah’ ın bir kulunun umurunda değil. Ulusal basına küfür etmeden önce çuvaldızın sivri tarafına bir bakmak lazım..

Zamanını hatırlamıyorum şehir dışından biri “Trabzon’ un geçim kaynağı nedir?” diye sormuştu ve cevap verememiştim. Tekrar düşünüyorum ve yine cevap veremiyorum. Üretim’ in sıfıra yakın olduğu bir şehirde, bu konudan daha önemli ne olabilir ki? Trabzonspor mu? Trafik sorunu mu? Yoksa denizin dalgalı olması mı?

Dünya, Kainat yerinden oynuyor. Bizim haberlere bakıyoruz, nedense hiç gerçekleşemeyen transfer haberleri, bilmem kim sakatlanmış, eski topçudan mesaj varmış.. Koyunya millet, kimsenin dünyadan haberi yok ya, nede olsa tek derdimiz Trabzonspor, ay sonu maaşlarımız da Trabzonspor’ dan geliyor..

Hiç Karadeniz Teknik Üniversitesi ile ilgili haber okuyan oldu mu? Olaylar haricinde. Belki de öyledir haaa, haber değeri taşıyan hiç bir şey olmuyordur. Öğrenciler mutludur, maaşlarını çatır çatır alan, ön eklerinde prof. falan yazan !(bilim insanlarımız) mutlu, akademisyenleri yazmaya gerek bile yok.. Teknopark geldi aklıma, kapısında kuyruk varmış, projelerden göz gözü görmüyormuş, içi dolmuş ama taşamıyormuş. Birde tekno ile başlıyorya adı, öylesine fantastik bir yere kurulmuş ki hiç bir ulaşım aracıyla ulaşamıyorsun, geçen konuşulurken duydum, zeplin seferleri olacakmış! Gerçi bunlar konu mu ki Allah’ ını seversen..

Siyasilerde işi çözdü, gerçi ortada çözülecek bir şey yok ama yinede çözdü diyelim. Onlarda biliyor cennetin yolunu, girecekleri yer belli nasılsa.. Arkadaş bir kerede yalandanda olsa deyin ki fabrika yapacağız, her yeriniz deniz, bir sürü doğal güzelliğiniz var burayı turizm bilmem nesi yapacağız, insalara iş imkanı yaratacağız. Kafamdan az ufak yüz ölçümüne sahip üniversiteniz var, eğitimi şu şekilde iyileştireceğiz, destekleyeceğiz. Siyasetin s si ile işim olmadığı için soruyorum, bunlardan hiç bahsediliyor mu? Trabzonspor’ un stadı, kupası dururken? Yada gerek var mı bunlara? 1-0 olsun bizim olsun nasılsa..

3 aylık asfaltın, kaldırımın, yolun tekrar – tekrar kırılıp, yapılmaması. Trafiğin kör düğüm olmasına çok çok az kalması. Kalkınma Mahallesinde ki ana yolun durumu (Bilmeyenler için: Az yukarıda Tıp Fakültesi Hastanesi bulunuyor, haliyle Ambulanslar bu yollardan geçiyor.)  Boztepe vardı bir ara, yeşil, mis gibi havası olan, piknik yapardık bir dönemler, sahi ne oldu oraya?  Annem kek yapmasını nereden öğrendi, bu kek nasıl bu kadar kabarıyor? gibi sıradan, anlamsız problemlere girmek istemiyorum bile.

Olan her seferinde şehrin güzel, akıllı, tuttuğunu kopartan, ülkesine aşık insanlarına oluyor. Biraz oturup düşünelim, derdi nedir bu sonbaharın? neden soldurur gülleri? nerden bulur bu insanlar, ben mutsuzken gülünecek şeyleri?

Bootstrap, jQuery’ den sonra gelen yeni nesil web in en büyük nimetidir

Javascript ve sonrasında Ajax ile tanıştığım yılları dün gibi hatırlıyorum, hatta “Nereden Nereye” adında ki bitmeyen yazımda da bu süreçten bahsediyorum. Google, Facebook ve Twitter gibi büyük abiler sadece verdikleri hizmetlerle değil geliştirdikleri teknolojilerlede günümüz webine yön verdiler ve vermeye de devam ediyorlar. Belki de bu yüzden büyükdürler he :|

Yazının hemen başında bir saplama yapayım :D jQuery; JavaScript framework lerinin WordPress’ idir desem bundan ne anlarsınız? Ben şunu anlıyorum;

  • Javascript bilmeyen jQuery’ i bilen bir sürü insan var. Hiç bir web programlama dili bilmeyen ama WordPress bilende bir sürü insan var.
  • jQuery geliştiricilere JavaScript’ i sevdirdi, WordPress ise interneti, içerik üretmeyi.
  • WordPress e bir kaç tıkta stabil çalışan temalar, eklentiler ekleyip çıkartıyoruz. jQuery’ de de durum aynı.
  • İkiside işini öyle düzgün yapıyor ki performans çoğu zaman kimsenin umurunda olmuyor.
  • “WordPress de jQuery de insanları yazar – geliştirici yaptı.”

Web geliştirme teknikleri, teknolojileri gerek ön tarafta (client) gerekse arka tarafta (server) o kadar acayip ve hızlı şekilde ilerliyorki, zaman zaman hangisini nerede, nasıl kullansak diye günlerce değerlendirme yaptığımız oluyor.

İşin ön ve arka tarafını bilen biri olarak kesin ve net olarak söylemeliyim ki en bok taraf ön taraftır. Bu sebepten dolayı ön taraftaki gelişmeler yeni teknolojilerden ziyade yeni bakış açıları, farklı kullanım şekilleri yada işleri kolaylaştırmaya yönelik oluyor.

Ön tarafın karmaşıklığı; bir çok katmanın ve unsurun bir arada düzgün çalışabilmesinden ileri geliyor. En kaba şekliyle (Görsel Tasarım) -> (Html, Css, Js) -> (Mobil, Bilgisayarlar) -> (Tarayıcılar) Burada js ye köşeli parantez açıp detaylandırmak isterdim ama başka zaman inşallah.. İşin birde, arka tarafla ön tarafın bağlanması meselesi varki doğru planlanmaz ise tam bir cinnet sebebi..

Konu o kadar derin ki çat diye BootStrap meselesine geçmek istiyorum ama geçemiyorum. Ama direksiyonu kırmak zorundayım. Günümüz tasarımları 2-3 sene öncesine göre çok daha sade ve az karmaşık durumda. Görünümler sadeleşip, basitleşince, ister istemez bazı kalıplar oluşmaya, oturmaya başladı. Bu arada, dünyanın en zor işlerinden biri; fonksiyonaliteden ödün vermeden bir şeyi sadeleştirip, basitleştirmektir.

Günlerden bir gün Twitter’ da ki abiler yada bir abi kuvvetle muhtemel, yine yeniden “border:1px solid #ededed; border-radius:5px” yazarken çıldırdı ve ben çektim insanlık çekmesin diyerekten sık kullanılan elementleri kolayca kullanabilelim diye Bootstrap adıyla bir araya getirdi. Nedir bu sık kullanılan elementler? Navigasyonlar, form elementleri, butonlar, uyarı kutucukları, ikonlar, tooltip, tablar ve bence daha da önemlisi grid sistemi..

Eğer Bootstrap’ ın sunduklarına bağlı kalarak bir tasarım yaparsak, farklı tarayıcılarda en az hatayla görüntülenen ve ekran çözünürlüğüne göre kendini uyarlayan (responsive) bir tasarım elde edebiliriz.

Her geçen gün Bootstrap için geliştirilen eklentiler, renk paletleri, şablonlarda çoğalıyor. Aslında jQuery’ nin geçtiği yollardan geçiyor dersem cuk oturur. Buda zaman içinde aynı jQuery örneğinde olduğu gibi insanların html yi, css i ve işin mantığını öğrenmeleri için bir sebep olacaktır.

Ama Neden BAY J, böyle bir şeye gerek var mı?

Çünkü bizler çok elit insanlarız, kurallarımız, sınırlarımız var! Adam arka tarafta kod yazıyor, kesinlikle html, css, js yi öğrenmek istemiyor yada bu ayağa yatıyor bilemiyorum. Öbürü de ben daha ince işlerin adamıyım arka tarafın a sını öğrenmek istemiyorum havasında. Burada yine bir saplama yapayım. Bu adamlar javaScript de ki gelişmelerin gösterdiği kadarıyla, yakında javaScript ide bizim işimiz değil diye tamamen bir kenara itecekler. Görsel tasarımı yapan adam css ve html yi öğrenmemekte ısrarcı davranıyor. Geçenlerde ios ile ilgili uygulama geliştirme videosu izliyordum, arkadan biri soruyu patlattı, json nedir diye. Bu neyin kafası lan? Birde bizim işe bakalım.. Adam css + html ile tasarımı parçalıyor, amiyane tabirle götü bir yanda, başı başka bir yanda. Bu adama çoğu zaman kızamazsınız çünkü yukarıdan tasarım öyle bir gelmiştir ki web için değilde sanki bizim sanayide ki pideciye menü tasarlanmıştır. Be yaratıcılığı gelişkin insan, be ilhamın gelmesini bekleyen insan, az yaptığın işe saygın olsun da, biraz daha az gezde ucundan da olsa öğren şu işi yav! Devamında bu css ve html can bulmak üzere aşağıya gelir. Bu sefer aşağıda ki adam yukarılardan bir haber olduğundan, ortaya öyle bir iş çıkarki ne ilk tasarlanan tasarıma benzer, ne de işlevler adam gibi çalışır. Revizyon falan hiç girmiyorum bile. Sonra iki günlük proje dinazorlardan kalma gibi çatır çatur zor çalışıyor.  Hele birde biri çıkıp demez mi 2px kaymış diye, bu da olayın en acayip kısmıdır.

İşin şöylede bir kısmı var, iş bitti bitecek yada her neyse, adam bekliyor. Ne bekliyorsun? js de hata var üstteki adamı bekliyorum, css de hata var üstteki adamı. Ne bekliyorsun? Şuranın renginde problem var da tasarımı bekliyorum. O kafalarla daha çok beklersiniz benden söylemesi..

Normalde bu yazıyı podcast şeklinde yapayım dedim ama edeceğim küfürlerden ötürü vazgeçtim. Şimdi bakıyorum da iyi ki yazmayı tercih etmişim..

Özetle, işiniz web ise her yerinden, her şeyinden en azından fikriniz olacak kadar, yahu çok değil Google’ a sorabilecek kadar bilgi sahibi olmak zorundasınız. jQuery sayesinde insanlar öcü gibi görünen javaScript’ i öğrenmeye başladı. İnşallah Bootstrap ile de html ve css kısmının bir tarafından tutarlarda köprüyü tamamlamış olur.

Tamam beyler, logoyu 1 tık sola çekip dağılıyoruz..

*Back-End, Front-End, Ui Designer, Ux Designer gibi ifadeleri kasıtlı olarak kullanmadım, sebebi ise tamamen kişisel..

 

Youtube.com

İki arkadaş zamanında bir site kurmuşlar, adına da Youtube demişler. İşin bu noktalara geleceğini tahmin etmeleri mümkün müydü? Google satın almasaydı bu kadar büyür müydü? gibi soruların cevaplarından ziyade, geçenlerde gözüme çarpan bir durumdan yola çıkarak bu satırları yazmak istedim.

Üst taraftaki resimde, Chrome ile en sık girdiğim sitelerin görüntüsü var, geçenlerde Youtube’ un Google’ ı bile geçip birinci sırada olduğunu fark ettim ve şaşırdım. Halbuki biri bana en sık girdiğiniz site nedir diye sorsa tereddütsüz Google derdim.

ilker abi sayesinde sadece mesleki anlamda değil, dünyaya ve insanlara baktığım açıda da ciddi değişimler, değişiklikler oldu, oluyor. Zaman zaman iş dışında saatlerce farklı farklı konularda konuştuğumuz oluyor, daha doğrusu ilker abi anlatıyor bende büyük bir zevkle dinliyorum. Günlerden bir gün ilker abi şunu izledin mi? diye sordu ve bir youtube adresi paylaştı, o günden sonra arka arkaya bir sürü belgesel, söyleşi ve program önerisinde bulundu. Hepsini izledim, bazılarını bir kaç kere izledim, izliyorum. Günün sonunda daha önce hiç duymadığım kavramları duydum ve tanımadığım insanları tanıdım. İşin güzel mi demeliyim, yoksa garip mi bilmiyorum, ilker abinin önerimleri olmasa belkide ölene kadar hiç birini fark edemeyecek olmamdı. Tekrar tekrar teşekkürler abi.

Zaman içinde gerek Youtube’ un önerdiği gerek arama sonucunda bulduğum, bir sürü güzel videoyu kâh izledim kâh dinledim.. Fark etmeden ne kadar ziyaret etmişsem, gelmiş birinci sıraya yerleşmiş. Bu gidişle de kolay kolay bu durum değişmeyecek; çünkü izlenesi farklı farklı konularda bir çok içerik bulunuyor ve güzel insanlar yenilerini yüklemeye devam ediyor. Her şeyi bir kenara koyarsak, günün sonunda aklınızda anlatılan konu ile ilgili net bir bilgi olmasa bile, bilim insanlarının konuşma uslubu, hitap şekilleri, yöneltilen sorular, bu sorulara verilen cevaplar gibi bir sürü şey hakkında tecrübe sahibi oluyorsunuz. Bu insanlarla aynı ortamda bulunma ihtimalimizin çok düşük olduğunu düşünürsek, bu tecrübenin paha biçilemez bir nimet olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Özetle; eskiden sadece gülmek yada 50 cent izlemek için girdiğimiz, zamanı bedava bulduk arkadaş, harcayalım bitsin niyetiyle dolaştığımız sitenin, gün gelecek faydalı bir amaç için kullanılacağını ne hayal edebilir nede kabullenebilirdim. Bugün ise en çok girdiğim web sitesi durumunda, kattıkları ise gerçekten paha biçilemez.

Bu yazıyı nasıl sonlandıracağım lan, işi gidip e-öğrenme ve eğitim sistemine mi bağlasam? Şaka şaka öptüm byee ^_^

quup Mobil Android için çıktı!

Yerli sosyal ağımız olan quup.com‘ un Android uygulaması çıktı! Temel olarak bu uygulama neler yapabiliyor biraz anlatmaya çalışayım.

Öncelikle bilmeyenler için quup, %100 yerli bir sosyal ağ. Diğer ağlardan farklı olarak quup, canlı bir akışa sahip. Güncel olan gönderi (biz buna quup diyoruz.) sürekli üst sıralarda görünüyor ve kaybolmuyor. Kanallar sayesinde güncel içeriğe hızlı bir şekilde ulaşabiliyor, tartışabiliyor ve paylaşabiliyorsunuz.

Mobil uygulama temel olarak 3 kısımdan oluşuyor. Üst kısım, menüler ve ortada ki besleme (feed) kısmı. quup kullanıcı adı / e-posta ve şifrenizle giriş yapınca direk ana akışınıza yönlendiriliyorsunuz.

Screenshot_2013-08-05-18-50-44Ana akışta, hızlı bir şekilde gönderilere (quuplara) göz atıp, etkileşime (yorum, beğeni, paylaşım..) geçebiliyorsunuz. Ana akışın üst kısmında bulunan ikonlar sırasıyla; sol ana menü, kanal listeleri, bildirimler, yeni quup gönderme ve sohbeti çalıştırıyor.

  • Sol ana menu: Hızlı bir şekilde quup içinde arama yapabilirsiniz. Kanal listelerinize ulaşabilir, kanalları keşfet düğmesine tıklayarak yüzlerce güncel kanal içinden ilgi alanınıza göre listelerinizi oluşturabilirsiniz. Ana akışa tıklayınca, quup içindeki en yeni gönderileri görebilir, daha önce tanımadığın yada takip etmediğin kafa dengin kişileri keşfedebilirsin. Gelen özel mesajlarınıza direkt mesajlar kısmından ulaşabilirsiniz. Senden bir gönderide yada yorumda bahsedilmişse bahsedenler kısmından bakabilirsin. Bir quup’ a yorum yapmışsan, beğenmişsen yada bir yorumu beğenmişsen ve senden sonra buralarda neler olup bittiğini merak ediyorsan ekileşimler tam sana göre. Yaptığın yorumlar ve beğendiğin quupları yine ilgili menülerden ulaşabiliyorsun.
  • Kanal listelerin: İlgi alanına göre oluşturduğun kanallara buradan ulaşabiliyor ve hızlıca tüm gelişmeleri takip edebiliyorsun.
  • Bildirimler: quup içi tüm bildirimlere bu seçenekten ulaşabiliyorsun.
  • Yeni quup gönder: İsterseniz sadece görsel ekleyin gönderin, isterseniz bir şeyler yazıp gönderin.. Eğer Facebook ve Twitter hesaplarınızı bağlamışsanız gönderilerinizi oralara da göndermeniz mümkün. Telefonunuzda bulunan galeriden herhangi bir fotoğrafı seçip, paylaş dediğinizde quup uygulamasınıda göreceksiniz, dilerseniz bu şekilde paylaşımda yapabilirsiniz.
  • Sohbet: Karşılıklı takipleştiğiniz arkadaşlarınız eğer o anda çevrim içiyse (online) bu kısımdan o arkadaşlarınızla anlık sohbet yapabilirsiniz.
 

Screenshot_2013-08-05-18-40-52Kanallar özetle, sizi hiç uğraştırmadan yeni içeriklere ulaştırmak için tasarlanan bir sistem. Mekanızma şöyle çalışıyor. Çeşitli ilgili alanlarına göre kategorilendirilmiş sitelerden özet bilgileri çeşitli algoritmalarla toplayıp biriktiriyor. Siz yeni şeyler keşfetmek istediğinizde ilgili kanala tıklıyorsunuz ve o kanala ait en güncel içerikler karşınıza geliyor. İlginizi çeken içeriğe tıklayıp daha detaylı bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Dilerseniz farklı mecralarda bu içeriği paylaşabiliyor, beğenebiliyor yada yorum yapabiliyorsunuz. (İçeriklerin içinde dolaşmak için ekranı sağa sola kaydırabilirsiniz.)

Kanal lisleri ise kanalları bir araya topladığınız kişisel listelerinizi ifade ediyor. Örneğin; Teknoloji Listem adında bir liste oluşturup, içine internet, yazılım, oyun vb.. kanalları ekleyip. Teknoloji Listem listesine tıklayıp eklediğiniz kanallarda ki içeriklere ulaşabiliyorsunuz. Düşünsenize köşe yazarları adında bir liste oluşturup takip ettiğiniz yazarları bu listeye ekleyip, tek dokunuşla tüm güncel yazılara ulaşabiliyorsunuz. Diğer şekilde yazarlar için site site gezmeniz gerekiyor. Siz zahmet etmeyin, biz sizin için gezeriz :)

Temel olarak uygulama bu şekilde. Detayları merak ediyorsanız, Android Market‘ den ücretsiz olarak uygulamayı telefonunuza yada tabletinize kurup inceleyebilirsiniz :)

 

Screenshot_2013-08-05-17-08-02  Screenshot_2013-08-05-18-40-45  Screenshot_2013-08-05-18-41-10  Screenshot_2013-08-05-18-41-52  Screenshot_2013-08-05-18-42-07  Screenshot_2013-08-05-18-44-42

Kullandığım geliştirme araçları

Öncelikle belirtmeliyim ki bu araçların %80 nini İlker abiden öğrendim :) Geliştirme süreci zaten zor, birde işin içine incik boncuk girince iyice zorlaşıyor. Aşağıda ki çoğu araçla hayatınızı kolaylaştırabilir, zamandan ciddi anlamda tasarruf elde edebilirsiniz.

  • Visual Studio Eklentileri
    • Jetbrains ReSharper
      • İlker abiyle ilk tanıştığımızda bana ReSharper kullanıyor musun dediğini dün gibi hatırlıyorum. İlk kurduğumda 3 gün dayanabildim ve eklentiyi kaldırdım. Şu anda ise ReSharper olmadan geliştirme yapabileceğimden şüpheliyim :) Visual Studio da ki elimiz ayağımız ifadesi tam yerinde olacaktır. ReSharper için ayrı bir yazı gerekiyor. Kabaca ReSharper bize şunları sunuyor; dosya şablonları, hızlı refactorings, class, dosya ve method adı seviyesinde hızlı arama, kod yazmamızı kolaylaştıran kısa yollar.. Her şeyini de kendinize göre özelleştirmeniz mümkün. Dikkat bağımlılık yapar!
        • resharper2 resharper
    • Productivity Power Tools
      • Bir çok özelliği olmasına rağmen ben bir tek sekmeleri sola sağa almak için kullanıyorum. Sekmeler varsayılan durumda kod yazdığınız kısmın üst tarafında duruyor ve bir kaç probleme sebep oluyor. Problemlerin başında; fazla sekme olunca neyin ne olduğu anlaşılmıyor ve gördüğümüz satır sayısını azaltıyor. Bir başka problemde Visual Studio 2012 de sekmeleri pinleyebiliyorsunuz fakat pinlenmiş ve pinlenmemiş sekmeler arasında bir ayraç bulunmuyor buda pinlemeyi anlamsız kılıyor. PPT ile pinlediğiniz sekmeler arasında ayraç bulunuyor ve istediğiniz gibi sıralayabiliyorsunuz.
        • powertool
    • Hide Main Menu
      • File, Edit, View… düğmelerinin olduğu ana menüyü gizlemeye yarıyor. ALT tuşuna bastığınızda tekrar görünüyor. Bunu kullanma amacım görünen kod satır sayısını arttırmak. Zaten o menüye ayda yılda bir ihtiyacımız oluyor, sürekli orada durması anlamsız.
        • output_F3qi8S
    • Nuget Package Manager
      • Adı üstüne paket yöneticisi :) Nuget.org da ki binlerce açık kaynak kütüphaneyi bir komut yada bir tık kadar size yaklaştıran bir yönetici. Kullanımını şurada anlatmıştım.
        • nuget
    • VisualHG
      • Eğer kaynak kontrol (source control) için Mercurial kullanıyorsanız bu eklentiyle birlikte commit ve ilgili diğer işleri solution explorer dan yapmanıza olanak sağlıyor. Benin kullanım amacım ise farklı :) Değişiklik olan dosyaların yanında küçük simgeler çıkıyor ve hangi dosyalarda çalışmışım bunu görebiliyorum. Bu tamamen alışkanlıklarla ilgili normalde çok kullanışlı bir araç..
        • VisualHG
  • Google Chrome Eklentileri
    • Webpage Screenshot
      • Açık olan web sayfasının ekran görüntüsünü almaya yarıyor. Cazip tarafı ise sayfanın yüksekliği ne olursa olsun tek tıkta görüntünün tamamını alabilmesi..
        • screenshot
    • UA Spoofer
      • UA (User Agent) Farklı ua lara çekip testlerinizi yapmanıza olanak sağlıyor, ben genelde mobil geliştirmelerde kullanıyorum.
        • uaspoofer
    • Css Inject
      • Diskinizde ki herhangi bir css dosyasını sayfaya enjekte etmeye yarıyor. Böylece yaptığınız değişiklikleri canlı olarak sayfa üzerinde görebiliyorsunuz, çok profesyonel bir çözüm değil fakat zaman zaman süper iş görüyor ;)
        • cssinjet
    • Edit This Cookie
      • Çerezleri düzenlemeye yarayan bir eklenti. Basit ve etkili.
        • editcookie
    • AngularJS Batarang
      • AngularJS için hata ayıklama (debug) ve performans izleme eklentisi. Bu eklenti direk Web Geliştiricisi Araçlarına geliyor (F12) AngularJS ye çok ilgili olsamda henüz bir projede kullanmadığımdan bu aracıda adam gibi kullanma imkanım olmadı.
        • angular2 angular angular3
    • Image Properties Context Menu
      • Sayfada ki görsellerin üzerine gelip sağ tuşa tıkladığınızda açılan menüden ilgili görselin orijinal boyutu, sayfada gösterilen boyutu, dosya boyutu gibi temel bilgileri gösteren güzel bir eklenti..
        • imagecontext
    • JSONView
      • Json candır, canandır. Tarayıcılar xml kodlarını formatlı bir şekilde gösteriyor fakat json için bu durum söz konusu değil. Bu eklenti sayesinde json datasını formatlı bir şekilde görebiliyoruz. Harbiden ya yıl 2013 neden tarayıcılar direk formatlamıyor şaşılacak şey..
        • json
    • PageSpeed Insights (by Google)
      • Sayfanızı daha hızlı hale nasıl getirebilirsinizin analizini yapıp size çözüm önerileri sunan olmazsa olmaz aletlerden biri. Kullanımı çok basit, bu araçta Web Geliştiricisi Araçlarına geliyor (F12)
        • Devtool
    • Postman – REST Client
      • Http istekler gönderip almak gibi işlemleri çok fonksiyonel şekilde yapmanıza imkan sağlayan bir araç. Basic Auth, OAuth1.0 gibi kimlik doğrulama protokollerini destekliyor. İsterseniz ortam değişkenlerini tanımlayıp istediğiniz yerde kullanabiliyorsunuz. Çıktı olarak json, xml yada ham (raw) olarak gösterebiliyor. Son zamanlarda gözdemiz olan bir eklenti.
        • postman
  • Windows Uygulamaları
    • Microsoft Visual Studio 2012 – 2010
      • Gezegende ki en iyi ide.
    • Sublime Text 2
      • Daha hafif ve iyisini görmediğim text editör, aslında text editör demek biraz yanlış ama idare edin. Çoğu derde deva, diğer editörlerden farklı bir kategoride bulunan, kategorisiz editör :) Hangi amaçla kullanıyorum sorusuna bir an cevap veremedim ama bilgisayarı açtığımda Sublime Text ide çalıştırıp bir köşede bekletiyorum, ne zaman nerede o na iş düşer belli olmuyor. İçinde Javascript yazmak ayrı bir keyif veriyor, farklı bir aurası var :)
    • mRemote
      • Biz rdp (Uzak Masaüstü) için kullansakta telnet, ssh gibi protokolleride destekleyen yegane aracımız. Bağlantılarınızı isimlendirip, kategorize etmenize olanak sağladığı gibi aynı anda birden fazla bağlantıyıda yapmanıza olanak sağlıyor. Sana puanum 9 kanka!
    • Json Viewer
      • Ne json muş arkadaş :) Json stringini tree şeklinde parse eden çok basit ama canımız kanımız olan küçük bir uygulama. O olmazsa onca şeyi nasıl okurduk bilmiyorum. Bunu okuyan kör oldu ifadesi cuk otururdu herhalde.
        • jsonviewer
    • Beyond Compare 2
      • 2 dosyayı karşılaştırıp, aralarında ki farkları gösteren bir uygulama. Ayda yılda bir kere lazım olsada hayat kurtardığı çok olmuştur. Bak arkadaşım! 4. satır bunda böyle ama şunda şu şekilde değişmiş dediğinde, Allah’ ım sana geliyorum diyebilirsiniz :)
    • The Regex Coach
      • Doğdum ölecem Regex’ i ne anladım nede anlamak istedim ama ne varki kaçmakta çok mümkün değil. Bu araç sayesinde benim gibi regex özürlülerde regex yazabiliyor.
        • regexcoach
    • Microsoft WebMatrix
      • İlk çıktığında çok sevdiğim sonrasında kullanmadığım, son zamanlarda yine kendisine işimin düştüğü hafif bir web geliştiricisi aracı. Fakat ama lakin çok farklı özellikleri vardır. Popüler (binlerce) açık kaynak scriptleri (wordpress, magento vb..) bir tıkta indirip bilgisayarınıza kurup, üzerinde geliştirme yapmanıza olanak sağlar. Editör içinde birde basit veritabanı editörü bulunuyor. Raporlama aracı sayesinde sitenizi analiz edip size bir çok konuda yol gösteriyor, önerilerde bulunuyor. Sayfada bozuk köprüler var, <h1> etiketi eksik, bağlantı metni ilgisiz gibi.. Dikkat! Bunda da farklı bir aura vardır.
        • webmatrix webmatrix2 webmatrix3
    • AutoHotkey
      • Programlanabilir kısa yol uygulaması. Tam ifade edemedim yahu ama şöyle örneklendireyim. Mesela şu anda klavyeden “nguid” yazdım ve “0D5E2C24-C376-C997-4CAB-4FA077851FDF” bu guid ekrana yazıldı. Bu guidi üretmek için bir script yazıyorsunuz ve nguid kelimesiyle çalışmasını istiyorsunuz. Bir çok amaç için kullanılması olası fakat biz genelde tarih ve guid için kullanıyoruz.
        • autokey
    • FileZilla FTP Client
      • Adam bunu yapa yapa yapa bitiremedi :) Neredeyse her ay yeni bir güncellemesi çıkan çok başarılı bir ftp uygulaması. Ftp serveride bir o kadar başarılı. Severek kullandığımız, formattan hemen sonra ilk kurulan uygulamarın başında geliyor.
    • Adobe Photoshop
      • Gezegende ki en iyi resim editörü.
    • ScreenHunter
      • Ekran görüntülerini bir tıkta alıp belirlediğiniz konuma kopyalayan, bir çok ekstra ayarı da bulunan bir program, dene seveceksin.

Zaman içerisinde bu yazı kendi kendini güncelleyecektir.