Bu yazı birden fazla konuda ki görüşlerimi içerir.

Günlerden pazar, soğuk ve yağışlı bir kış günü, sağlık durumum iyi ve neşemde gayet yerinde. Epey zamandır yazmak istediğim bir kaç konu vardı onları yazayım dedim..
5484455-
Son zamanlarda 10 yaşındaki çocuktan 70 yaşında ki dedeye kadar herkesin ağzında bir girişim kelimesidir gidiyor. Facebook hesabı açan bile kendini girişimci olarak görüyor. Konuyla ilgili bir sürü yazı bulmak, başarı hikayeleri okumak mümkün. Girişim dediğiniz zaten dünyanın en kolay olayı. Basit bir matematikle olayı ele alalım. Param yok, azda kod yazabiliyorum. Sosyal ağlarda beni toplam 500 kişi takip ediyor. Gerçek hayatta da sevilen biriyim. Oh be süper, bundan daha önemli sermayemi olur.. 2 akşam yatarken düşünsem kesin bir fikir bulurum, yapması zaten basit. Yatıyoruz kalkıyoruz, yatıyoruz kalkıyoruz, yatıyoruz kalkıyoruz ve projemiz hazır, off offf kesin köşeyi dönerim. Evet şimdi arkadaşlarıma bunu göndereyimde kullanmaya başlasınlar. Sonrasında zaten o ona, o ona diye büyür gider bu iş.. Sizi kandırdım :D böyle bir dünya maalesef yok. Bu fiziksel ticarettede böyledir. Kazığın en büyüğünü kendi çevrenizden en yakınınızdan yersiniz. Bir proje yapacaksanız babanızın dahi onu kullanmayacağını göz önüne almalısınız. Hatta daha enteresanı projeyi geliştirirken size yardımcı olan insanlar dahi size destek olmayacaktır. Tutup size girişimcilik ile ilgili öğütler nasihatlar veremem ama bu gerçeğide atlayamazdım.


Uzun zamandır marketlerdeki kasiyerlerin işi bilmeyişlerine kafayı takmış durumdayım. Genel olarak çok yavaşlar, çok düşünüyorlar ve yaptıkları işe hakim değiller. Sonra asgari ücret aldıklarını ve çok uzun saatler çalıştıklarını öğrendim. Neyse geçenlerde daha önce hiç gitmediğim bir markete girdim ve kasadaki arkadaşın olayı resmen aştığına şahit oldum. Bir çok işi oflamadan puflamadan aynı anda tam olması gerektiği gibi yapıyordu. Helal olsun kıza, gerçekten işinin hakkını veriyor.. E dedim günün sonunda şartlar yine aynı, işi bilmeyen diğer kasiyerle bu kız yine aynı parayı alacak. Yiyecekleri fırçalar yine aynı, kimse aferin dahi demeyecek. Bu kızda muhtemelen haftalar sonra işi savsaklayıp yan gelip yatacaktır, haklıda.. Böyle düzen mi olur arkadaş? Çalışanda bir çalışmayanda, işi bilende bir bilmeyende. Yöneticilikte bana göre en önemli kural elindeki kısıtlı imkanlarla personelinin motivasyonunu en üst seviyede tutmaktır. Personelin başarısı nihayetinde yöneticinin de başarısıdır. Yöneticilik stoklar düzgün mü? Bugün acaba kaç lira ciro yapacağız? gibi soruları akşama kadar kendi kendine sormak değildir.


Arkadaş biz sokakta top oynardık, yağmurun altında ıslanırdık, bisikletimizin hep bir tekeri yamuk olurdu ve frenlere sürterdi, tutmazdı lan. Şimdi bakıyorum da html nedir diye soruyorlar, bisikleti olanlarında tekerleri yamuk değil.. Bisikletle rampa aşağı inerken patlayan frenin önemi yoktu bizim dönemimizde, ayağımızı arkaya atar durdururduk. Top patlayınca sabunla tıkardık deliği devam ederdik. Hep B planımız vardı. Günümüz çocuklarının herşeyleri dört dörtlük, B planına hiç bir zaman ihtiyaçları yok, gerekte yok!?


Şunu da aklıma gelmişken araya sıkıştırayım. Ülke olarak engelli vatandaşlarımıza köstek olduğumuz kadar, akıllarından engelli vatandaşlarımıza köstek olsaydık, şu anki yerimizden çok daha iyi yerlerde olurduk..


Güzel arkadaşlarım, kardeşlerim. Bilgisayarımız var diye, her hangi bir editöre kolay bir şekilde sahip oluyoruz diye kendimizi lütfen yazılım, tasarım işlerine vermeyelim. Amca tamam anlıyorum 50 yaşında bilgisayarla tanıştın, malum devlet işi akşama kadar boş boş oturuyorsun ve canın sıkılıyor ama boş zamanlarında git film falan izle, senin ne işin var html ile? Nereden başlamalıyım diye bir soru var. En sevdiğim sorudur kendileri. Bu soruyu sorduğun an başlamaman gerektiğinin farkında olmalısın. Başlama abi, git oyun oyna, çet yap.. Sen başlarsan öbürüde başlayacak. Hayır başlamanız problem değil, havanızdan geçilmiyor, olmadan oldum diyorsunuz ve komik oluyor. Bu işe ya hayatınızı verirsiniz, yada hiç başlamazsınız..


Piyasada eleman arayan firma sayısı çok, iş arayan elemanda çok. Nasıl oluyorsa iki taraf ortak bir yerde buluşamıyor. Bu durumda sanıyorum her iki tarafta problemli. Önce şunları bir tanımlamak gerekli. Kaliteli eleman kimdir? “İşini iyi yapan mı? Sorumluluk nedir bilen mi? Öğrenmeye, gelişmeye açık olan mı? Saygılı, oturmasını kalkmasını bilen mi?” Peki güzel iş, firma nedir? “Çok maaş veren mi? Yaptığınız işe değer veren mi? Çok sayıda personeli olan mı? Acayip acayip birimleri olan mı?” İnsan sermayesi her geçen gün değerleniyor, artık hem insan olmanız hemde işinizi iyi yapmanız gerekiyor. Parayla tüm problemlerin aşıldığı dünyamızda sadece bu problem tam olarak aşılamıyor diye düşünüyorum. Gelecekte özellikle yazılım sektöründe, iş bazlı değilde parça bazlı çalışan insanlarla ortaklık yapılacak diye düşünüyorum. Firmaların çekirdek kadroları organizasyonu yapıp paçaları dağıtıp, birleştirmek için uğraşacaklar. Şu zamanda ver parçayı – al parayı.


Burak Yılmaz, Selçuk ve Umut Bulut konusu hatta konusu değil muhabbeti. Aslında Umut muhabbetin dışında ama olsun onuda alalım. Bugün gelirken Erdoğdu yolunda ki futbolcu resimlerinin olduğu duvarda Burak’ ın yüzünün kağıtlarla kapatıldığını gördüm ve üzüldüm. Burada Burak’ ın yaptığı doğrudur yanlıştır meselesine girmek istemiyorum. Sadece adamın emeğine yapılan saygısızlığa üzülüyorum. Burak ve Umut ikilisinin en en en en özelliklede Umut’ un yediği küfürü kimse yemişmidir bilmiyorum. Burak 20 gol attığında yine küfür yiyordu, Umut 90+5 de pres yaptığında yine küfürünü yiyordu. (Bunları kulaktan dolma bilgilerle yazmıyorum, tüm maçları Avni Akerde izlemiş, gözlemlemiş biri olarak yazıyorum.) Taraftarımızda hiç suç yok, yönetim ise sütten çıkmış ak kaşıktır, tek suçlu futbolculardır. Trabzon’ lu olupta Trabzonspor ile ilgili bilgisi, görüşü, önerisi olmayan bir insan evladı yoktur. Koray’ ın dediği gibi; “sadece  benim facebook’ ta 600 tane teknik direktör arkadaşım var.” Yeni stad yapılacak diye yıllardır üstü açık bir stadın olduğu yerde yönetim hakkında olumlu bir görüşe sahip olmam da mümkün değil. 3 söne öncede yönetimi beğenmiyordum şu anda da beğenmiyorum.


Teknik konularda neden yazmıyorum? Aslında inanın çok yazmak istiyorum fakat son 1,5 senede belkide ömrüm boyunca göremeyeceğim, öğrenemeyeceğim, kapasitemin çok üzerinde bir yüklenmeyle karşılaştım ve bu süreç hiç hız kesmeden devam ediyor. Gün geçmiyor ki yeni bir şey öğrenmeyeyim. Öğrendiklerimi hazmetmem ve tam anlamıyla hakim olmadan da ilgili konuları yazıya dökmem çok mümkün değil. Bomba gibi geri döneceğim kimsenin şüphesi olmasın.


Evet yazı bitti. Demin deprem oldu, 10sn civarında bildiğin sallandık. Korktum, imleci yayınla düğmesinin üstüne getirdim ki bina yıkılırsa tıklayayımda bu yazı boşa gitmesin, valla diyorum ha :D Hepinize sevgi ve saygılarımla.

  • Ceyhun Kaya

    Valla rahatladım apo. Benim de uzun zamandır benzer görüşlerim vardı. Heralde artık blog sahibi olmam gerekiyor.