Yer(siz)el Basın ve Trabzonspor

geri

Trabzon çok küçük fakat bir o kadar da büyük bir şehirdir. Futbolla yatıp kalktığımız doğrudur. En büyük markamızın Trabzonspor oluşu buradan gelir. 1983 doğumluyum ve hiç şampiyonluk görmedim, bu hiç göremeyeceğim anlamına gelmiyor, biz her sezon bu hedefle bu psikolojiyle izliyoruz takımımızı. Gücümüz, hırsımız ve inadımız Karadeniz' in azgın sularından geliyor, bu da doğrudur. Biz Ulu Önder Atatürk' ün bize bıraktıklarının farkında ve arkasında olan bir şehiriz, bizi bu yüzden bazıları sevmez daha doğrusu sevmeye güçleri yetmez. Bu şehrin insanı örfüyle, adetiyle, geleneği ve göreneğiyle her yerde Türklüğünü sonuna kadar yaşar ve çevresine yaşatır. Bu yüzden de Bize Her Yer TRABZON' dur.

Trabzonspor hakkında bir kaç şey yazmak istiyorum. 3 sezondur takımımız iyi işler yapıyor. En azından iyi şeyler yapmaya çalışıyor. Bu dönemlerde özlediğimiz şampiyonluğa yaklaşıyor ve bir şeyler oluyor birden oradan uzaklaşıyoruz. Takım iyi gittiğinde özellikle yerel medyada çok alakasız, yıkıcı haberler yer almaya başlıyor. Takımımıza biz sahip çıkmazsak kim sahip çıkar bilemiyorum. Durum böyleyken ulusal basında bazı şeyler yazıp suyu iyice bulandırıyor. Durum böyleyken ulusal medyaya tek bir kelime etmeye dahi hakkımız yok, kendi takımımıza biz sahip çıkmazsak olacağı zaten budur. Son günlerde bir Engin Baytar dır gidiyoruz. Yaptıklarını onaylamıyorum fakat bu kadar uzatılmasını, onun üzerinden takımımıza kara bulutlar indirilmek istenilmesini anlamıyorum. Sanki Engin bunları yazanların gitmiş ayağına basmış ! Esasında burada ki problem öküzün altında buzağı aramaktan başka bir şey değil.

Engin Baytar' ı ben çok seviyorum, sebebi ise çok basit. Adam Trabzon ve Trabzonspor ruhunu sahaya dibine kadar yansıtıyor. Bu adam yenilgiyi hazmedemiyor, enerjisini sonuna kadar harcıyor, yılmıyor. Yere basışı, yürümesi, koşması, saçları her şeyiyle yaramaz bir çocuğu anımsatıyor. Maç bitiminde elinde olsa hakeme "abi bir yarım saat daha oynayalım da, ne olur ?" şeklinde yaklaşacak birisi. Futbolu seviyor, oynamak, takımına, şehrine bir şeyler vermek istiyor. Kimsede çıkıp arkasında durmuyor, Şenol hoca hariç. Engin' in saha içerisinde hiç bir olumsuz hareketini görmedim, hemde o kadar tekme yemesine rağmen. Beşiktaş maçında kaç kere sedyeyle dışarı çıktıysa her seferinde ayakta geri gelmesini bildi !

Emre ve Arda gibi isimlere bakıyorum bunlar çok daha çirkef, çok daha agresifler. Bu adamlar maçın ortasında yumruk yumruğa rakiplerine girebiliyorlar. Ne oluyor hiç bir şey, onlar yıldız çünkü ! Hiddink mesaj yollamış Engin hareketlerine dikkat etsin bu şekilde milli takıma giremez diye, Hiddink bey bu adama gelmeden diğerlerini uyaracaksın !

Adama saygınız yoksa enerjisine saygınız olsun dediğimde Umut Bulut akla geliyor :) Bazen sosyal medyada yazıyorum "Umut kadar gücüm olsa, işe koşarak gelirim diye" Adam canla başla parçalıyor ortalığı, koşarken arkasından çimler parçalanıyor. Dakika olmuş 90 biz oturmaktan yorulmuşuz o koşmaktan yorulmamış bir gayret baskı prese devam ediyor. Ne var ki seyirci bir türlü bu adamı kabullenemiyor. Tamam son vuruşlarda problemleri var kendide kabul ediyor zaten ama takıma kattığı direnç ortada. Son zamanlarda son vuruşlarında ki düzelmede gözlerden kaçmıyor. Maç başlamadan herkes ısınıyor Umut cimnastik yapıyor resmen, malum uzun bir maraton onu bekliyor. Bu kadar mücadeleye rağmen bir kere olsun sakatlanmaması ise onun profesyonelliğini gösteriyor. Aldığı parayı sonuna kadar hak ediyor.

Takımımıza her platformda her zaman destek olmalıyız. Her şey çok güzel gidiyor, puan yada puanlar kaybedilebilir fakat desteğimiz sınırsız olmalıdır. Şu anda yenemeyeceğimiz takım yok, yeter ki inanalım. Bu şehir her zaman Trabzonspor' unu el üstünde tutmuştur ve tutacaktır. Arada çatlak sesler çıksada, bu sesleri susturmasını iyi biliriz.

2010-11-30 | kisisel-seyler