Yazalım Güzelleşelim..

Güzel bir pazar gününden herkeslere merhabalar. Hafta boyunca işlerimin yoğunluğu sebebiyle siteye birşeyler ekleyemedim. Öncelikle şunu söyleyeyim, pazartesi sabahı sunucuda oluşan olağan dışı bir problem nedeniyle otomatik olarak sistem düzgün çalışan en yakın zamana geri yüklendi fakat epeyce yazı ve sizlerin yorumları silindi. Elimden geldiğince Google’ nin ön belleğinden yazıları bulup siteye ekledim fakat resimler için bu durum malesef söz konusu olamadı. Bu olayndan kendime ders çıkarttım ve bundan sonra her yazımı bilgisayarımda resimleriyle birlikte saklayacağım, doğrusuda sanırım bu :) Hafta içi Emre abimle birlikte güzel bir vadesi geçmiş borçlar raporu yazdık, c# ile tanıştığım süre içerisinde ilk kez rakamlarla boğuştuğum için yeni tecrübeler edindim, bunları ilerleyen zamanlarda sizlerle paylaşacağım. Hafta sonu Açık öğretim sonuçları açıklandı ve Allah’ a şükürler olsunki sonuçlar istediğimden bile iyiydi, bu adrenaline nacizane vücudum daha fazla dayanamadı ve eve gelir gelmez uyumuşum, gözümü açtığımda bu güzel pazar gününe uyanmıştım. Uzun zamandır aklımda olan server ve kabinet temizliğini bugüne planlamıştık. Ben, Selim ve Volkan 2 saatlik başarılı bir operasyonla temizliği tamamladık, şuanda sistem ayakta ve çalışıyor :)

Yazdıklarımı okuduysanız şuanki ruh halimin ne kadar ılımlı ve güzel olduğunu anlayabilirsiniz fakat bu aşşağıda yazacaklarımı engelleyecek bir durum değil.

Dövme, küpe, kılık kıyafet, tutum ve davranışlarımız üzerine: Dünyada ki en asil ve geçmişi en köklü milletlerin başında geliyoruz, bundan onur ve gurur duyuyoruz fakat sürekli yozlaşan gelenek görenekten sürekli uzaklaşan bir gençliğimiz var. Nedendir bilinmez sürekli batılaşma denilen saçma şeyin peşinden gidiyoruz veya gitmeye çalışıyoruz ama herzaman olduğu gibi ilim ve bilim alanında değil sadece kendi gelenek göreneklerimize ters abzürt konular üzerine.. Neden kendimiz gibi olmuyoruz olamıyoruz anlamak mümkün değil. Sokakta yürürken öyle tiplere rastlıyorumki yok diyorum ya bu insan değildir, heryerinde dövme saç sakal bir acayip, mıknatısla yanından geçemezsiniz, he ya bunlar havaalanındaki cihazlardan nasıl geçiyor :| :D Diyeceğim o ki bunlar özenilecek şeyler değil az etrafımıza ülkemize yakışır davranalım. Yoksa bu nesilden sonraki nesili tahmin dahi edemiyorum. Aslında bu konu üzerine yazacak çok fazla şey var, bir ara tekrardan ele alacağım.

Emek ve yapılan saygısızlık: En hassas olduğum konuların başında geliyor. Çünkü emeğin ne olduğunu kralından daha iyi bildiğime inanıyorum. Bu saygısızlık özellikle teknoloji dünyasında ciddi anlamda can sıkıcı boyutta. Ben günlerimi haftalarımı verip ortaya bir şey çıkartıyorum, iyi veya kötü önemli değil. Bunun karşılığında olmamış yenisini yapalım gibi bir durumla karşılaşırsam yaptığım işten soğumak bir yana insanlardan dahi soğuyorum, yüzlerine bakasım gelmiyor, o ağızları yırtmak geliyor içimden. Herşeyin bir adabı ûsuku kaidesi vardır. Nasıl ki ev yaptırırken ustanın başında bekliyorsun, ozaman arkadaşım işininde başında duracaksın, benim zamanım çok kıymetli. Hiç unutmuyorum beş para etmez bir insanın istediği şey için 1 gün kafa patlatıp bir günde kod yazdım, sonra yanıma gelip boşverya silelim dedi. Hem satır satır kodları sildim hemde o karaktersiz şahsı. Bu konuyuda genel olarak bir ara ele alacağım çünkü çok derin bir konu.

İnsanlara balık yemeyi değil tutmayı öğretmemiz lazım: Özellikle programlama öğrenmek isteyen çokca arkadaş var çevremde. Ama istemekle gerçekten istemek arasındaki farkı bilmeyen arkadaşlar. Kendimce yol gösteriyorum başlayın takıldıkça sorun elimden geldiğince yardımcı olurum diyorum ama görüyorum ki bunu alışkanlık haline getirip hiç araştırmadan nede olsa sorsam cevabı geliyor düşüncesindeler. Balık yemeyi boşverelim arkadaşlar hep beraber balığın nasıl tutulması gerektiğini öğrenelim çünkü yarın hepimiz tek başımıza kalabiliriz, çevremizde kimse olmaya bilir ;)

Evet bugün babalar günü, gerçi bu tip günlerede gıcık oluyorumya neyse.. Benim anamın babamın günü bir gün olmaz olamaz arkadaş, onların günü hergündür. Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öpüyorum, sağlıcakla kalın. Ben kaçar :)

Bö! 2009 Teknoloji Kategorisi 2. cisi www.apoStyLEE.com !

Blog ödülleri 2009‘ da Teknoloji kategorisinde Yakuter.com un ardından 2. olmuşum. Bu organizasyonda yer aldığım ve dereceye girdiğim için çok mutlu oldum. Dereceye giren tüm bloglara buradan bakabilirsiniz. Destekleyen tüm herkese sonsuz teşekkür ediyorum. 2 Mayıs 2009 Cumartesi günü yapılacak konferansa özel sebeplerden dolayı katılamayacağım. Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesislerinde Trabzonspor formamla ödül almak çok keyifli olacaktı ama olsun her işte bir hayır vardır. Kategori birincisi, Erhan Yakut arkadaşıma, üçüncüsü www.ogren.tv ekibini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

Yarışmaya kaydoluşum, oylama süreci ve oylamanın ardından ki bekleme süreci ciddi anlamda çok eğlenceli geçti, zaman zaman da çok gerildim :D Sınavlar bir yandan Bö! bir yandan kilo vermeme bile sebep oldu süperdi yahu :) Özellikle son saniyeye kadar yanımda olan eşim Lülüfer’ e, Uğur abi, Ali Kemal abiAhmet abi, Hanife ablaya ve Mert‘ e desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Tüm katılımcılara ve emeği geçen herkese tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Güzellikle kalın.

Daha tutamadım kendimi

Günlerdir yaşadığım gördüğüm bir sürü olay var, kendimi tutup buraya yazmak istemedim ama artık dayanamadım ve yazma gereği duydum.

  • Polis orantısız güç kullanıyormuş ? Bana göre de doğru orantısız güç kullanıyor, tüm ihtarlara rağmen yasadışı gösteri yapanların üzerlerine ateş açmıyorlar. Arkadaş kötü insan birinden yada bir kurumdan korkacak, hani derler ya çocuk babadan korkacak diye aynı o misal. Polisten korkmazlar, askerden korkmazlar, Allah’ tan korkmazlar sonra gelip kafamıza çıkarlar. Güzelim sözde medyada çıkmıyormu polis orantısız güç kullandı diye beynime kan fışkırıyor. Polis dövecek abi, ağız burun kıracak ki gören tekrarını yaparken başına gelecekleri düşünecek. Koyun sürüsüne çevirdiler insanları, biri gazı veriyor arkasından destek geliyor. Polis orantısız güç kullanıyor, mahsum bir insanı tartakladı !!! Mahsumun olayın göbeğinde ne işi var ? Kavga gördüğüm zaman yolumu değiştiriyorum sende değiştir arkadaşım. Öyle bir milletizki kavga dövüş deyince arabamızı kenara çekip izliyoruz. Geçen günlerde İstanbul’ da ki teröristlerin bir evde sıkıştırılıp, sonrasında çıkan çatışmada mahsum insanların ölmesine herkes gibi bende çok üzüldüm. Şunu tartışırım neden bukadar uzun çatışıldı ama mahsum birinin neden öldüğünü durup tartışmam. Çatışma izlenmez, oyun değil bu silahlar gerçek ! Mükemmel basınımız ne diyor, İHMALKARLIK ! yok ya, her şeyi yozlaştırdığınız gibi bizim silahlı kuvvetlerimizide yozlaştırın. O kadar sinirliyimki bu konuda yazmamak için zor tutuyorum kendimi.
  • Trafik canavarı: Bizde, tüm alet edevatı kuralına göre kullanmama huyu zaten varsayılan olarak yüklü. Ben yoğun yamur altında 60 la giderken önümü görmekte güçlük çekiyorum, adam Allah ne verdiyse basmış gidiyor. İlerde o arba takla atıp insanların içinden saçıldığını görsem yeminle söylüyorum birde ben geçerim üzerlerinden umurumda olmaz. Hayır kendilerini düşünmüyorlar, ana babalarınıdamı düşünmüyorlar. Bu kadar cahillik olur mu ya ? Şuna karşıyım, çocuk 18 yaşında, oğlum üniversite sınavını kazan sana araba alacam. Bunu söyleyen bir ailenin zaten çocuğu çokda normal olamaz. (İstisnalar kaideyi bozmaz) 18 yaşındaki bir insan eğer hayatı boyunca okullar dershaneler arasında gidip gelmişse o daha çocuktur ve dünyadan haberi yoktur. Sonra toplarsınız refüjlerden.
  • Dolmuş şoförleri: Değerli insanlar, bizi oradan oraya taşıyorlar, ama Allah aşkına şu arabalarınızı adam gibi sürün. Çoğu zaman da yolcuların kendisi sıkıntı, alakasız yerlerde müsait yerde inebilir miyim diye haykırıyorlar, adamcağız dursa bir türlü durmasa bir türlü. İnsanımız 2 adım yürümekten aciz. Heleki kırmızı ışık geri sayarken 3 de başlamıyorlar mı korna çalmaya, oyyyy Allah’ ım tabancam olsa vururum.
  • BÖ! : Geçtiğimiz günlerde güzel bir yarışmaya katıldık, Blog Ödülleri adında. Bizim ülkemizde hiç bir şey maalesef hiç bir şey 4/4 lük olamaz, belki de olurda kendimiz oldurmayız. Arkadaş adamlar uğraşmış düşünmüşler, taşınmışlar bir şeyler yapmışlar, sonuçta bu ülkemizde tek ve çok yeni olan bir organizasyon, destek vermemiz gerekiyor. Kimse olumlu yönünden bakmayıp direk olumsuz yönlerine konsantre olmuş saydırıyorlar. Bir kesim takmış ödüllere, ne kadar maddiyatçıyız ya ! illa ödül mü olacak ? Katılırken paramı aldılar bizden ? Yada ne verdinde ne istiyorsun ? Yüzlerce yarışmacı arasından dereceye girmek zaten en büyük ödül değil midir ? Diğer kısım takmış oylamaya, sanırım sanal bir ortamda olduğumuzu ve millet olarak kafamızın her türlü çakallığa çalıştığını bilmiyorsunuz. Oylama ancak bu kadar olur, belki arka plana 1-2 kontrol amaçlı bir şeyler konulabilirdi ki zaten açıklamada bu tarz mekanizmaların varlığından bahsedildi. Yada direk jüri seçecekti, bu seferde taraf tutuldu, o onun arkadaşı, o onun kuzeni falan filan, yani mümkünatı yok kimseyi memnun edemezdiler, kim etmişki BÖ! edecek. Bence kabahatı önce kendimizde arayalım, bazı şeyler insanın içinde olacak içinde, sağa sola b*k atmak işin kolay kısmı. Kendi adıma BÖ! ekibine teşekkür ediyorum, çok eğlendim.
  • Cevap vermek: Bize konuşma öğretildikten hemen sonra aşılanmaya çalışılan şeylerin başında; büyüklere cevap verilmez ve biri bir şey sorduğunda efendim demekti. Herşeyin yozlaştığı, yozlaştırıldığı bugünlerde bu değerlerimizde yerlerini, saygısızlığa ve ukalalığa bıraktı. Özellikle her ama herşeye cevap vermeye çalışıp sonrasında altta kalmadım verdim ağzının payını diye kendinden gurur duyan insanlar beni kudurtuyor. Bu gurur verici bir durum değil aksine terbiyesizliğin, saygısızlığın ta kendisidir. Her ne olursa olsun saygının olmadığı yerde hiç bir güzel şeyin olması mümkün değildir. Bu futbolda da böyledir, işyerinde de, okulda da, araba sürerken de her yerde. Sagopa bir şarkısında “Muşamba dudaklarınızı yırtmak geliyor içimden” diyor, ne kadarda güzel diyor.

Beni tanımayan biri eğer bu yazıyı okumuşsa beni çok karamsar biri olarak gözünde canlandıracak, bazıları da salakça bulacaktır. İlk sorunun cevabı, aksine çok olumlu ve iyi bir insanım ama maalesef bu yazdıklarım acı gerçekler. İkinci sorunun cevabı ise çok hoşuma gidiyor, umurumda bile değilsiniz. Sağlıcakla kalın.

Benmi sınavları atlattım yoksa onlarmı beni ?

Son haftalarda zamanımın en büyük kısmını aof sınavlarına ayırmıştım. Elimden geldiğince çalışıp kayıpsız atlatmak istiyordum fakat ne varki bazı derslerde işler umduğum gibi gitmedi. Moralimi bozmuyorum finallere daha sıkı çalışıp istediğim sonuca ulaşcağıma inanıyorum. Sınav soruları eöğrenme portalından açıklandı fakat ne varki şuanda sitede tam tamına 41025 kişi aktif görünüyor. Eğer sayaç doğruysaki büyük olasılıkla doğru anlık bu kadar ziyaretçi olmasına rağmen site geçte olsa açılıyor ve isteklere cevap verebiliyor. AOF yetkililerini buradan tebrik etmek istiyorum, demekki önem gösteriyorlar. Konu nereden nereye geldi yahu :D Neyse sınavlara gire çıka gire çıka bir takım gözlemlerde bulundum ve bunları sizlerlede paylaşmak istedim.

  • Biz milletçe süsümüze düşkünüz, özellikle bizim buralar için (Trabzon) son zamanlarda süslenmek abartılı bir hal aldı veya bana öyle geliyor. Özellikle bayanların sınavlara geldikleri kıyafetler dikkatimi çok çekti. Normalde amaç eğer sınava girip soru çözmekse rahat şeyler giyilirki sıralarda oturduğumuz 2-3 saat zaman zarfı içerisinde perişan olmayalım. Arkadaş öyle acayip giysiler öyle acayip çizmelermi demeliyim yoksa ayakkabıya benzer ayağı örten şeylermi demeliyim böyle garip bişiyler. Onları gördükçe ben bunaldım, acayip acayip hâl hareketlerini görünce ben darlandım ama onlar hâllerinden gayet memnundular, zaten amaçları ilk 30 dakikadan sonra anlaşılıyordu da !
  • Sınavlara Karadeniz Teknik Üniversitesi’ nin çeşitli bölümlerinde girdim, gördümki sınıfların durumu birazcık kötü, tavandan aşşağıya sarkan projeksiyon cihazlarıyla teknolojik bir hava katılmaya çalışılmış sınıflar ise beni farklı etkiledi, nedenide oturulan sıralar dökülürken tavanda projeksiyonun işinin ne olduğu !:D Sıralarda fazla değil 10 dakika oturunca bel fıtığı geçirmemeniz içten bile değil. Öte yandan sıraların üzerlerine sağa sola baktığımda gördüğüm öğrenci pislikleri, demekki var bu sıralarda bir hikmet deyip çözümün projeksiyonda olduğunu anladım :D
  • Rahatımıza acayip düşkün bir milletiz, hemen hemen herkes sınav gününde kampüs içinde trafiğin felç olacağını biliyor fakat kimse arabasını bırakıp sınava gelmiyor. İmkan olsa soruları arabalarının içinde çözecek insanımız var :D Araba ile gelen genç kesimin büyük bir kısmının amacı 1. maddedeki arkadaşları tavlamak ve/veya hava atmak, geri kalan iyi niyetli kısım ise güya zamandan kâr yapmak için arabasıyla geliyor, ama her seferinde zarar yapmarına rağmen bunu bir türlü öğrenemiyorlar, bidahaki sınava yine aynını yaşayacaklar :D
  • Sınavda konsantrasyon çok önemli, insanın dikkati dağılınca bildiğinide yapamıyor. Bi acayip türden olan insanlar var, sınavda piknik yapıyorlar. Carrrttttt açıyor paketi, pıssssst açıyorda kolasını birde yayılıyorki Allah muhafaza lukur lukur içiyor, ula insan derki bir sürü vatandaş var burda az dikkatli olayım. Ama yokkk 4. sınıfın final sınavlarının en sonuncusunda mangalı getirip malı serecem, pöfür pöfür tüttürecem dumanı anca ozaman rahata ererim :D

Aklıma gelen olaylar bunlardı, belki benim hayat görüşümden dolayı bana ters belki çok kıryoum belkide cahilim bilemiyorum, bildiğim tek şey işlerin yolunda gitmediği. Nereye kafamı çevirsem bir sıkıntı bir tezat durum söz konusu. Amannn yaa neyse ne, bakın keyfinize arkadaşlar kalın sağlıcakla ;)

Açık öğretim ilk vizelerine ramak kaldı !

Bu hafta sonu yani, Nisan 4-5 açık öğretim sınavlarının ilk vizesi yapılacak. Malum bende inceden bu sınavlara gireceğim, bu senede geçen seneden farksız, sınav haftasına girdiğimizden beri aksilikler sıkıntılar peşimi bırakmıyor. Ders çalışma programım hep aksadı, elimden geldiğince konsantrasyonumu bozmak istemiyorum ama zaman zaman hakimiyeti kaybediyorum. Her ne olursa olsun, Allah’ ın da izniyle sınav işini iyi bir şekilde atlatacağıma inanıyorum. Kendime ve benim gibi sınava girecek tüm arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

Şimdi KDV Yüzde Nekiz ! ?

Kaç gündür gündemde olan %8 kdv hikayesi, ne hikmetse bugün itibariyle resmi olarak sözde uygulanmaya başlandı. Başından beri bunun hikayeden başka birşey olmadığını hissediyordum. Olan yine bize olacaktı ve nitekim öyle oldu. Yazıklar olsun diyorum, utanıyorum diyorum başkada birşey demiyorum.

  • DVI çıkışı olmayan monitörler %8, olanlar %18 !
  • Ekrankartları, klavye, optik okuyucular, yazıcılar  %8, anakart, işlemci,ram,modem felan filan %18
  • Kişisel bilgisayarlar, serverlar felan filan %8

Resmi gazetede açıklanan, daha doğrusu açıklanamayan ilgili kısım;

8443.31     Baskı, kopyalama veya faks geçiş fonksiyonlarının iki veya daha fazlasını yapan, otomatik bilgi işlem makinalarına veya networke bağlanabilen makinalar
8443.32     Diğerleri, otomatik bilgi işlem makinalarına veya networke bağlanabilen makinalar (sivil hava taşıtlarında kullanılmaya mahsus olanlar hariç)
8443.39     Diğerleri (diğer baskı, kopyalama ve fax makinaları)

İnternet aleminde farklı olmak yada olmamak !

Google Reader ile elimden geldiğince yenilikleri takip etmeye çalışıyorum. Fakat son zamanlarda görüyorum ki içerikler hep birbirinin kopyası ! Teknoloji üzerine 10 siteyi takip ediyorsam 8′ i hemen hemen sürekli aynı şeyleri kullanıcılarına sunuyor, kimse kendi yorumunu katıp olaylara başka açılardan bakmıyor veya gerek duymuyor. Bu durum şuanda bloglarda da geçerli, X film fragmanı çıktı, Y tarayıcısı çıktı indirin vb.. bir sürü aynı başlık. Özgün içerik anlayışı giderek malesef kayboluyor. Blog kelimesinin karşılığı Web Günlüğü yani sadece bizim söz sahibi olmamız gereken bir yer. Eskiden insanlar günlük tutarken farklı insanların yaşadıklarınımı yazıyorlardı ! tabiki hayır, şuanki durumun tek sebebi para kazanmak. Artık hemen hemen herkes internetten para kazanmanın yollarını öğrendi, yada öğrendiğini sandı. En popüler konu üzerine kopyala yapıştır şeklinde içerik ekleyip ziyaretçi kazanma taktikleri aldı başını gidiyor. Kendi adıma bu tarz hareketlerin günü birlik olduğuna inanıyorum.

Zaman zaman, sitende hiç hareket yok yada sitende çok az içerik var diyen insanlar oluyor. Bende diyorum ki buraya 1 günde çok rahat 20 yazı girerim, heleki Google Translate varki kralını girerim ama benim olmayan bir şeyi buraya girip, kendi mekanımı ! çöpe çevirmemin hiç bir esprisi yok. Kendimce iyi veya kötü bir tarzım, takip edende epeyce insan var, hepsine sonsuz teşekkür ediyorum. Bu yazıyı niye yazdığıma gelince, arkadaş tüm heryerde aynı şeyler var ! O ondan almış, o öbüründen almış oy Allah’ ım bunaldım ya, sonra bu blog sahibi vatandaşlar kendilerince bir yazıyor, Google sonuçları eskisi gibi değil ! Vayyy anasını yaa, Google insan beyniyle arama yapsa bu işin altından kalkamaz. Önce çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Tuvaletlerde de yazdığı gibi, “Nasıl bulmak istiyorsak öyle bırakalım !”

Dünyanın en garip sektörü !

Bana göre dünyadaki en berbat sektör teknoloji, özellikle benimde içinde bulunduğum bilgisayar teknolojileri sektörü. Ne hikmetse son zamanlarda ciddi anlamda popüler olan “bilgisayar donanım & teknik servis hizmeti” veren, firmalara demiyorum dükanlara her gün bir yenisi ekleniyor. Askere gitmeden 1 ay internet kafede takılıp format atmayı, oyun yüklemeyi öğrenen yada öğrendiğini sanan hemen hemen herkes asker dönüşü mutlaka bir dükan açıyor. Tabi sektörün sıkıntısı sadece bu değil, bahsettiğim zincirin bana göre en dip noktası. Burdan dallanarak gördüğüm sıkıntıları yazmaya çalışacağım;

  1. Ticaret gerçek anlamda zor bir yapı ! Yani aldım ve sattımdan ibaret değil. 20-25 yaş kesiminin çoğunluğunu oluşturan, bilgisayarcı ibaresi altında bişiyler yapmaya çalışan insanların kolay kolay yapacağı bir şey değil yani ! Yapanlara saygı duyarım, sözüm genele. Sattıklarını, karı kızla yiyen, borç harç araba almaya çalışan ve bu amaçlar uğruna piyasanın piyasa olmaktan çıkmasını sağlayan bir zihniyet beraberinde çöplük bir piyasa bırakıyor, kurunun yanında yaşıda yakıyorlar.
  2. Donanım sektörünün merkezi İstanbul ve orda bulunan 3-5 tane firma. Eskiden günümüze kadar gelen Toptan-Ara Toptan-Bayi-Son Kullanıcı hiyerarşisini son zamanlarda bitirmek üzereler. Kendilerine göre haklılar fakat hiç bir hamleleri etik değil. Aklıma geldikçe bolca küfür yedikleri bir sistemleri var. Şu anda aradan ara toptanı çıkarıp direk bayilere ulaşmayı hedefliyorlar. Bir sonraki hedef ise direk son kullanıcı bir sonrakini ilerleyen zamanlarda yazarım. Mevcut sözde sistemdeki bence sistem değil ara toptancılık yapanlar finansörlükten bir adım ileride değiller. 1. Madde de bahsettiğim çoluk çocukla sabahtan akşama kadar uraşıp ellerine emeklerinin %5’i ya geçmekte yada geçememektedir.
  3. Alması dert satması apayrı bir dert olan bilgisayar ve donanımları sürekli gelişen elektronik ticaret (b2c) siteleri karşısında çok zor durumlar yaşıyorlar. Zaten gelecek 3-5 yıl içerisinde tüm alışverişin internetten yapılacağı gerçeğine inansamda bu insanların varlığının hep olacağı gerçeğine inanmak istemiyorum. X yerde 10lira sende 13lira, güzelim git ozaman ordan al işine geliyorsa ! Çoğu zaman oltaya gelip tamam lan al bende de 10 lira diyenlerde yok değil, ama ürünü aldığı fiyatta belkide 10lira olduğu için batmaya yüz tutuyorlar, günün sonunda ben ne yaptım yav diyorlar ama olan oluyor.
  4. Alması dert, satması dert, sattıktan sonrası ise apayrı bir dert. Sattığınız donanım bozulursa ayvayı yersiniz. Evet evet çok garip bir durum farkındayım fakat bu böyle yani sattığınız ürün son kullanıcı veya bayi olsun önemli değil bozulduğu anda ayvayı yemiş bulunursunuz, çünkü bilgisayarlar ve donanımları bozulamazlar. Gidip buzdolabı aldığında, ilk hafta bu dolap bozulduğunda insan gibi servisini arayan insanlarımız bu durumu nedense bilgisayar konusunda haleda benimseyememişler. 2 yıl sonra bile arıza veren donanım nasıl bozulur bunu alın yenisini verin diyecek kadar cahil ve sözden anlamayacak kadarda akılsızız.
  5. Sektörün büyük bir kısmı aşırı derecede yalancı, karaktersiz ve bilgisiz insanlar topluluğu. Durum böyle olunca dedikodu veya benzeri durumlar çoğu zaman firmaların kapanmasına kadar ilerliyor. Saygın bildiğiniz insanlar, sizi sırtınızdan bıçaklıyor hemde yüzünüze gülerek !
  6. Pazarlık ticarette sünnettir derler, ama bu sektörde bunun b*ku çıkmıştır. Ürün alırken pazarlık, parasını öderken pazarlık, kura pazarlık, kredi kartı oranına pazarlık, pazarlık oğlu pazarlık yani. Allah’ ım finans ile uğraşan abi ve ablalarıma peygamber sabrı versin diyorum.
  7. Biri kural mı dedi ? Bir sürü kuralı olupta hiç birine uyulmayan tek sektörde bilgisayarcılıktır herhalde. Tanımlanan vadelere uyulmaz, garanti koşullarına uyulmaz, servis saatlerine uyulmaz, kargoya uyulmaz yahu prosedürlerin hiç birine uyulmaz. Herkesin kendi kuralı vardır ve bu kurallarıda her ürün alımında, ödeme yapımında değişkenlik gösterir.
  8. Devlet gözünde hiç bir değeriniz yoktur, ben bilgisayarcı açacağım demeniz vergi levhası ve diğer şeyler için yeterlidir. Ama ben bakkal açacağım bile dediğinizde yapmanız gereken, elinizde olması gereken belgeler istenir.

Yukarıda yazdıklarıma bir okadar daha ekler ve ikiyle çarparım ama inanın yazdıkça aklıma geliyor ve çılgına dönüyorum. Teknolojinin böyle bir devirde bu şekilde pazarlanıp satılması son derece yanlış, son derece saçma. Kimsenin de dur demeye niyeti yok. Çok ilginçtir TV de teknoloji üzerine bir program ve bir teknoloji ürünün reklamını görmek neredeyse imkansız. Niye böyle bilmiyorum. Yahu benmi kurtaracam bu dünyayı diyerek bu konuyu sonlandırıyorum :) Sakın askerden gelip dükan açmayın, bu işte vallahide billahide para yok, piskoloji bozma, saç beyazlatma var.

Veee Alper abi Trabzonspor un kaldığı oteli basar !

Beşiktaş maçı öncesi Alper Tunga Erkol ve kızı Zeynep, Trabzonspor‘ un kaldığı Mövenpick Otelini bastı ! Bu baskından İbrahima Yattara ve Rigobert Song da nasiplerini aldı. Alper abinin BASKIN BASANINDIR sözleri ise dikkati başka noktalara çekti ! Başka hiç bir yerde bulamayacağınız bu şok baskının resimlerini sizlerle paylaşıyorum :D

Visual Studio 2008 İle Yaşadığım Tablo Sıkıntıları

Visual Studio’ ya laf atacak değilim, Microsoft’ un bizlere bahşettiği eşşiz bir araç. Kaynak (Source) kısmında hiç bir problemle karşılaşmama rağmen Tas

arım (Design) kısmında ciddi anlamda problemler yaşıyorum. Özellikle tablolarla çalışırken resmen sapıtıyor. Zaten tablo için gerekli olan alet edevatta çok kısıtlı. Burda Microsoft belkide artık giderek kullanımı azalan tabloların geleceğinin çok parlak olmadınıda söylemeye çalışıyordur. Her ne olursa olsun şuanda tabloları kullanıyoruz.

Yeni bir tablo ekliyorsunuz, sonrasında kafanıza göre bir form tasarlıyorsunuz ve komple tabloya bir sutun daha eklemek istiyorsunuz, ekleyebilene helal olsun, yeni sutun ekle dediğinizde ya hiç birşey olmuyor yada tüm html kurallarını ihlal ederek uyduruk kaydırık bir tarzla yeni hücre ekliyor.

Tablonuzda çalışırken mouse ile tutup bir tarafın boyutunu değiştirmek istediğinizde, resmen şaftı kayıyor tasarımın !

Çok aramama rağmen Front Page deki gibi Tablo araçları gibi bir menüye ulaşamadım, tabloda bile Properties mekanızmasına işi yüklemek saçma gibi görünüyor, hücreyi seçiyorsunuz properties, satırı seçiyorsunuz properties, çok sıkıcı ve gereksiz.

Bu sıkıntıları aşmak için şuanda Front Pagede tasarlayıp Visual Studio ya atmak eylemini gerçekleştiriyorum. Bu beni hem çok sıkıyor hemde çok zamanımı alıyor. Neyse ilerleye versiyonlarda inşallah bu olayı hallederler.

Sabah sabah kefimin içine ettiler ya..

Arkadaş sabah okadar güzel uyandımki, hava güzel, eşim kalkmış güzel bir kahvaltı hazırlamış, herşey süper. Çıktık evimizden güle oynaya şirkete adım attım, Selamınaleyküm, günaydın arkadaşlar dedim daha kimse selamımı almadan anzolot arkadaşlardan biri hemen yırtık dondan atlar gibi “bilgisayarlar açılmıyor” dedi. İnsan bir günaydın der ya, bu kadarmı önemli bilgisayarlar. Hayır çokda çalışan biri olsa..